
Hani bazı insanlar vardır, başında
haresiyle doğan… görmezsiniz ama baktığınızda gözleriniz ışıldar, siz de bir
anlam veremezsiniz nedir bu ışığın kaynağı diye. Bir anda kapılırsınız
rüzgarına, aynı renklere tutkun olmasanız da, içten içe seversiniz onun renklerini.
Çünkü aslında beyazdır sizi birleştiren, her rengi içinde harmanlayan. Metin
Oktay dendiğinde elbette ki aklınıza ilk gelen Galatasaray olur, ama ne
yaparsanız yapın onu sarı ve kırmızıyla sınırlayamazsınız. Sonsuzdur sizin
gözünüzde Metin Oktay’ın rengi. Laciverttir; en yakışıklısından, sarıdır; en
özgüründen, siyahtır; en asilinden, beyazdır; en sonsuzundan, kırmızıdır; en
tutkulusundan, yeşildir; en huzurlusundan… kısaca, ebemkuşağı gibidir
mahallenin taçsız kralı. Peki neydi futbolun efsane ismi Metin Oktay’ın
alamet-i farikası. Dilerseniz gelin sizlerle Metin Oktay’ın bilinmezlerine
doğru bir yolculuğa çıkalım.
10 numara Metin Oktay’ın 8 numara
sevdası
Daha 9-10 yaşlarında İzmir’in
Meltemini arkasına alıp koşmaya başlar meşin yuvarlağın peşinde. Öyle ki
perşembenin gelişi çarşambadan bellidir misali, tozunu attırır sokakların. Her
erkek çocuğu gibi gönül verir futbola… Altay’ın, Göztepe’nin, Karşıyaka’nın,
Altınordu’nun maçlarını kirpiğini bile oynatmadan izler. Ama biri vardır ki o
çıktı mı sahaya, adeta kilitlenir, dünya durur… Sait Altınordu… çocukluğunun
kahramanı... Onun gibi olmayı, onun gibi topa vurmayı düşler.
Nihayet düşleri gerçek olur ve hayranı
olduğu Sait Altınordu gibi 16 yaşında İzmir’in amatör kulübü Damlacık’ta forma
giymeye başlar. Hatta takımın ilk 11’inde yer alır. Ama tek bir hayali vardır
Metin Oktay’ın, Sait ağabeyi gibi “8” numaralı formayı giymektir arzusu. O
mahcup tavrıyla kulüp yöneticilerinden “8” numaralı formayı giymeyi rica eder…
kırmazlar bu genç yeteneği …Metin Oktay, hayalini kurduğu o “8” numaralı
formanın hakkını verir ve gol kralı olur.Yıllar yılı Galatasaray’da “10”
numarayla top koştursa da gönlü daima “8” numarada kalır. Belki de “8”, Kralın
çocuk düşlerinin rakamıdır.
Metin Oktay’ın 9 aşkı
1954-1955 sezonu öncesinde İzmir spora
transfer olur Metin Oktay. Ve bu transferle profesyonel futbol hayatı da
başlar. Sadece bir sezon oynayacağı İzmir spor yöneticileri; “Sen golcü
adamsın, golcüler 9 numaralı formayı taşır.” deyince aklı her daim “8” numarada
olsa da çaresiz kabul eder ve 9 numaralı
formayla top koşturur İzmir sporda. 9
numarayla da gol kralı olur… ne büyük tesadüftür ki 9 onun için sadece forma
numarası olmakla kalmayacak ilerleyen yıllarda yaşadığı aşklar da bu rakamla
telaffuz edilecektir.
1955’te Galatasaray’la anlaşıp
İzmir’den İstanbul’a geldiğinde henüz 19 yaşında , aşkın ve sevdanın baharında
genç bir delikanlıdır Metin Oktay. Şöhreti ondan önce ulaşmıştır İstanbul
kadınlarına... ama onun aklı ilk gönül sızısı Oya’sında, İzmir’de kalır. Öyle
ki kampta bulunduğu sırada Oya’sından gelen bir telefonla atlayıp İzmir’e
gidecek fakat “Galatasaray mı ben mi?” diye kendisini tercih noktasında bırakan
Oya’nın karşısında hiç tereddüt etmeden Galatasaray’ı tercih edip İstanbul’a
geri dönecektir. Mazide tatlı bir anı, içinde inceden bir sızı olarak kalır
Oya. Teselliyi yedi tepeli şehrin güzellerinde bulmaya çalışır başarılı golcü.
Öyle ya sadece futboldaki başarısı değil, yakışıklılığı ve centilmenliği de
efsane gibi yayılır dilden dile. İstanbul’daki ilk tesellisi sahnelerin,
tiyatro ve sinemanın vamp kadınlarından Mualla Kaynak olur. Bir sonraki sefer
gönlünün ezgilerini türküler söyleyen Feriha Şen’in ezgilerine katar. Bir süre Maria Vincent’in limanında soluklanır. 1952 Türkiye güzeli, paşa kızı Ceylan Ece’ye
kaptırır gönlünü. Ceylan’ın hezeyanını hemşerisi Ayfer Feray’ın kollarında
teselli arayarak gidermeye çalışır. Bir başka Ayfer’in, Ayfer Tatari’nin
gözlerinde arar bu sefer aşkı. Doludizgin giden bu aşk da bir başka İzmirli
Gönül Yazar’la tanışıncaya kadar sürer. Aynı filmde rol aldığı Gönül Yazar’la
ilişkisi de ikinci kez evlenmeyi düşüneceği kadın Servet Kardıçalı ile tanışınca Gönül Yazar’ın aradan
çekilmesiyle son bulur. Gönlünün Servetini bulmuştur artık ve Oya’sından sonra
bir kez daha nikah masasına oturur ve bu evlilik ömürlük olur Kral’ın
hayatında.
Nasıl ki “8” çocuk düşlerini
anımsatıyorsa, “9” da onun için hem forma numarası hem de şairin dediği gibi
‘aşk resmi geçidi’nin numarası olarak kazınır hafızalara. Ve tabi ki 10 numara,
yıllar geçse de hala Metin Oktay’ın forması olarak Galatasaray camiasında
unutulmaz oyuncuların forma numarası olur.
Demir parmaklıklar ardında bir taçsız
kral
27 mayıs 1960 darbesinin ilk
aylarıdır. Metin Oktay 1955’de 5 seneliğine bir
Chevrolet karşılığında Galatasaray’a transfer olur.
10 Haziran 1959 tarihinde Galatasaray ile Fenerbahçe takımları arasında oynanan maçta Fener ağlarını delen o meşhur golünü atması Türkiye’de aylarca en çok konuşulan konu haline gelir. Tabi bu durumda ağları inleten bu genç adam ülke gündeminin baş aktörüdür artık. Adeta bir kahramandır. Fakat sahalarda yakaladığı bu başarı bir anda başına dert olur Metin Oktay’ın.
10 Haziran 1959 tarihinde Galatasaray ile Fenerbahçe takımları arasında oynanan maçta Fener ağlarını delen o meşhur golünü atması Türkiye’de aylarca en çok konuşulan konu haline gelir. Tabi bu durumda ağları inleten bu genç adam ülke gündeminin baş aktörüdür artık. Adeta bir kahramandır. Fakat sahalarda yakaladığı bu başarı bir anda başına dert olur Metin Oktay’ın.
14 Eylül 1960’da Milliyet
gazetesi birinci sayfadan bir haber girer. Büyük puntolarla manşete taşınan
haber şöyledir; “Polis ve savcının aradığı adam 40 bin kişi tarafından
alkışlanıyor, golleri atıyor ama bir türlü yakalanamıyor. Oysa asker kaçağı
Metin Oktay bugün sahaya çıkıyor.”
Metin Oktay, askerlik yaptığı dönemde maç izinleri karnesine işlenmediği
gerekçesiyle 8 gün eksik askerlik yaptığı iddiasıyla 1960’da aranmaya başlanır.
Ama askerliğini yapan ve eline tezkeresini alıp terhis olan Metin Oktay’ın
arandığından haberi bile yoktur
Gazetede haberin çıktığı günün ertesinde, yani 15 Eylül 1960’da Metin Oktay tutuklanır ve Toptaşı Cezaevi’ne konur. Toptaşı ve Paşakapısı cezaevinde tam 45 gün yatar.
Gazetede haberin çıktığı günün ertesinde, yani 15 Eylül 1960’da Metin Oktay tutuklanır ve Toptaşı Cezaevi’ne konur. Toptaşı ve Paşakapısı cezaevinde tam 45 gün yatar.
29 Ekim sabahı,
cezaevinden çıktıktan bir gün sonra, Gündüz Kılıç Metin Oktay’ın odasına gider
ve “ Biliyorum oynayacak durumda değilsin ama seyirci seni görmek istiyor. Karagümrük’e
karşı seni oynatmak istiyorum, üzülme verebileceğini ver sen bize çok maç
kazandırdın, bugün de senin yüzünden kaybedelim, seni bekleyen seyirciye ne
olur bu saygıyı gösterelim.” der.
Metin Oktay yorgun ve antrenmansız çıktığı bu maçta Karagümrük’e 2 gol atar ve
o gün oynanan maç 3-0 alınır. Maçtan sonra Metin Oktay soyunma odasına kusa
kusa ve ağlayarak gider. Galatasaray'ından ayrı geçirdiği günler ve tribünlerin
sevgisi yaş olup akmıştır Kralın gözünden.
Ümit Besen şöhretine Metin Oktay dokunuşu
Ümit Besen şöhretine Metin Oktay dokunuşu
Metin Oktay’ın yeşil
sahalarda fırtınalar estirdiği, attığı gollerle fileleri delip geçtiği yıllarda
Osmaniye’de ve civar köylerdeki düğünlerde org çalıp şarkı söyleyen bir gençtir
Ümit Besen. ‘Filmler gerçek hayattan kesitlerdir’ lezzetinde bir tesadüftür
onların karşılaşması. Teyzesinin düğününde, Çukurova Kulübünde org çalıp şarkı
söylediği sırada, o an arkadaşlarıyla kulüpte bulunan Metin Oktay’ın kendisini
dinlemesiyle değişir tüm hayatı bu genç müzisyenin. Ve Metin Oktay’ın
tavsiyesiyle Tarabya sahnelerine transfer olur Ümit Besen . Kralla bir türlü tanışma fırsatına nail
olamaz ama hayallerine giden yolu inşa eden Metin Oktay’ın ismi hep sevgi ve
saygıyla çınlar kulaklarında. 

Efsaneler kolay yazılmaz
ve efsaneler asla unutulmaz. Transfer için önüne konulan açık çeki “Bizi
sevenlere ayıp etmeyelim baba.” deyip
geri çevirecek kadar sadık, rakip takımın formasını giyecek kadar centilmen,
takımını yenilgiye uğratan genç futbolcunun kendisiyle fotoğraf çekilme
isteğine “Sen benimle değil ben seninle resim çektirmek istiyorum. Bugün maçın
kahramanı sensin.” diyebilecek kadar alçakgönüllü, “Bence Galatasaraylılık din
gibi, mezhep gibi yerleşmiş, köklü bir inançtır. Galatasaray'ı işte bunun için
tercih eder ve Galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım.” diyecek kadar tutkulu bir adam. Mahallenin en afili, en
yakışıklı abisi, Türk futbolunun Taçsız Kralı Metin Oktay.






